TR| EN| FR

Merve Gezen Röportajı

Merve Gezen Röportajı

Nerdesin Aşkım? ve Scrabble gibi toplumsal meselelere, translara ve kadınlara yönelik şiddete değinen ve bunu mizahi bir yolla yapmayı başarabilen yönetmen Merve Gezen ile kısa filmleri üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Söyleşi: Osman Karakülah

Osman Karakülah: İlk olarak Nerdesin Aşkım? adlı önceki kısa filminden söz etmek istiyorum. Büyük bir başarı elde eden kısa filminden sonra yaşadıklarını anlatır mısın? Genç bir sinemacı olarak hem olumlu hem de olumsuz karşılaşmalarını aktarabilir misin? Çünkü biliyorsun, çoğu insanın içinden sinema aşkı yükselse de birçok kişi sinemaya adım atmaya korkuyor.

Merve Gezen: Merhaba Osman, öncelikle FilmLoverss’ta bana  yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Nerdesin Aşkım pek çok açıdan çok büyük zorluklarla çekilen bir filmdi; dolayısıyla bütün bu yaşanan sıkıntılardan sonra ödüllerin gelmesi gerçekten çok mutlu edici oldu. Bence bu filmi en özel kılan şey gerçek translar  ile çalışmamdır. Başta Seyhan Arman olmak üzere bütün oyuncular büyük bir özveri ile çalıştılar. Filmin zorluklarına gelince, bir kere film konu itibari ile bile “seks işçisi transların öldürülmesi” başlığıyla daha başlamadan pek çok kişiyi korkuttu. Hiç bir yerden fon alamadık, filmi çekecek mekan bulamadık, sokakta saldırıya uğradık. Ama bunları zaten bekliyorduk. Bütün bu olumsuzluklara rağmen bu projeyi bitirebildiğim için çok mutluyum. Arkamda çok sağlam bir teknik ekip vardı, bu da bazı şeyleri kolaylaştırdı; yani ne yaptığını bilen insanlarla çalışınca sizin o korku dediğiniz şeyler azalıyor.

Filmdeki her kadının farklı gerçek bir hikayesi var.
Osman Karakülah: İkinci filmin Nerdesin Aşkım?’dan sonra üçüncü kısan Scrabble ile bir insan yönetmenisin diyebilir miyiz sana? Açacak olursam; insanların çektikleri acılar ile beraber ötekileştirilmelerinin getirdiği şiddete maruz kalma üzerinden sinemanı yaratıyor olman ve sinemanda bu insanlara ses veriyor olman çerçevesinde kendini toplumsalcı bir sinemacı olarak tanımlar mısın?

Merve Gezen: Çok fazla felsefe yapmak istemiyorum ama Aristo’yu çok sevdiğimden bu sorunuzu ondan yola çıkarak yanıtlamak istiyorum.  Aristo sanatı anlatırken “tekhne” ve “epistme” gibi kavramlardan bahseder  ve orada sanat için “İnsanın doğanın taklidinin kusurunun temsilcisi” gibi bir ifade kullanır. Bence sanat insanların ve toplumun  kusurlarını en  yaratıcı ve eğitici şekilde anlatan en etkili yol diye düşünüyorum; dolayısıyla ben de  toplumda beni rahatsız eden ya da onaylamadığım şeyleri sinema ile anlatıyorum.

Osman Karakülah: Scrabble üzerinden ilerleyecek olursak konuşmamıza, ilk olarak senaryo çalışmandan bahseder misin biraz? Türkiye’de 2010 yılından beri yaşanan kadın cinayetleri üzerinden bir temsili görsel okuma olarak görüyorum Scrabble’ı; sen filmin arkasındaki yaratıcı olarak neler söylersin, özellikle yazım sürecin hakkında?

Merve Gezen: Scrabble’ı çekmemdeki en büyük etken Özge Can’ın öldürülmesidir. Çok korkunç bir olay. Okuldan çıkan bir genç kız evine gidemiyor. Konuşurken bile boğazım düğümleniyor zira bu kabul edilebilir bir durum değil! Yani çıkış noktam Özge Can’dır. Zaten filmdeki öğrenci karakterinin ismi de Özge’dir. Diğer karakterler için ise 2010’dan beri öldürülen kadın profillerini inceledim. Bu kadınlar “ne şekilde ölmüşler?”, “neyle öldürülmüşler?”, “kaç yaşındalarmış?”, “sosyal ve ekonomik seviyeleri ne?”, “ailevi durumları ne?”… bunlar hikayemi yazmam için yanıt aradığım sorulardı. Yani filmdeki her kadının farklı gerçek bir hikayesi var.

Osman Karakülah: Scrabble’ın çok çarpıcı bir film olduğunu düşünüyorum ama bu çarpıcılığın sözlerde yer aldığını düşünüyorum. Film boyunca kadınların bahsettikleri, dalga geçtikleri aslında başlarına gelen eril gerçekliklerin birer alıntısı imiş. İzleyici olarak bunu sonda o kadınların başlarına gelenleri öğrenince fark ediyoruz. Filmine bu tohumları yerleştirme sürecini biraz anlatır mısın?

Merve Gezen: Kadına şiddete karşı bir film yapmak istiyordum ama bunu kesinlikle klişeleşmiş bir şekilde “erkekten dayak yiyen kadın” şeklinde göstermek istemiyordum. Bu “erkekler”in fiziksel olarak hiç olmadığı ama varlıklarının hep hissedildiği bir film.

Osman Karakülah: Bir de aynı şekilde aslında kara komedi tarzında ilerleyen bu kadınların öyküsünde Türkiye gerçeğinden etkilensen de filmde hiçbir gerçek kişinin temsil edilmediğini eklemişsin. Bu boşluğu neden yaratmak istedin?

Merve Gezen: Başta da söylediğim gibi bu filmi yazarken etkilendiğim olaylar ve kişiler vardı ama ben biraz kontrastlarla dolu süper natürel bir hikaye yaratmak istedim. Yani normal şartlarda okuma yazma bilmeyen bir köylü kadını ile bir hayat kadını, bir öğrenci ve bir CEO bir araya gelip scrabble oynamaz. İşin esprisi de burada başlıyor zaten. “Bu insanlar neden bir arada, ne yapıyorlar?” diyorsunuz. Eğer hikayeyi gerçek karakterler üzerine kurgulasaydım bu dörtlüyü bir araya getiremezdim.

Kadın olmak sadece Türkiye’de değil bütün dünyada zor.

Osman Karakülah: Her ne kadar çarpıcılıktan ve açıklıktan bahsediyor olsak da her daim kapalılığın içinde gibi film. Söylenmeyenler – söylenemeyenler oyunun harfleri ile ortaya konuyor, kapalı kapılar aralanmaya çabalanıyor. Bu tezatlık içerisinde sen de bir kadın olarak cinsiyetçi bir sinema camiasında ses olmaya gayret ediyorsun, bu olgular hakkında ne düşünüyorsun?

Merve Gezen: Filmde, senin de dediğin gibi pek çok şey söylenmek isteniyor ama bir taraftan da söylenemiyor. Bence filmin güzelliği burada diye düşünüyorum. Kadın olmak sadece Türkiye’de değil bütün dünyada zor; erkeklerin doğuştan sahip olduğu şeyler için mücadele etmek zorunda kalıyorsun. Bugün hala Avrupa’da bile aynı işi yapan kadın ve erkek arasında maaş farkı var. Dürüst olmam gerekirse şu ana kadar kadın olduğum için böyle bir ayrımcılık yaşamadım; hatta hep söylüyorum bu filmin yapılmasında erkekler kadınlardan daha çok yardım ettiler.

Osman Karakülah: Filmde dikkatimi şu çekti; kadınlar eril düzenin sözcükleri ile konuşuyor. Genç kadın açık çay istediğinde yaşlı ve baş örtülü olan kadın ona ‘başınıza her ne geldiyse bu açıklıktan geldi’ diyor ve aslında bu cümle ile eril düşüncenin ruhunu sözcüklerle bir kadın başka bir kadına hissettiriyor. Bu kaotik düzeni nasıl yorumluyorsun?

Merve Gezen: Belki bu size bir erkek olarak biraz manasız gelecek ama ben  hep “kadının en büyük düşmanı yine kadının kendisi” diyorum. Evet biliyorum döven, şiddet uygulayan, öldüren erkekler ama unutmamak gerekir ki onları doğuran,  yetiştiren ve bu düşüncelerle zihnini yıkayan yine  kadınlardır. Bu aslında senin de dediğin gibi çok kaotik bir durum. Filmde sürekli CEO, köylü kadını cahil, görgüsüz diye aşağılıyor; kendi okuma hakkı elinden alınıp kötü yola düşürülen hayat kadını öğrenciyi içten içe kıskanıyor ve ona “sanki okuyunca bir bok olacaksınız” diyor. Köylü kadını öğrenciye “her yeriniz açık zaten, başınıza ne geldiyse bundan geliyor” diyor yani bir nevi bunu hak etmişsin diyor. Masada oturan bu dört kadın arasında gizli bir yarış var; yani tamam beni öldürdüler ama bak sen benden daha iyi değilsin sen de aynı yerdesin diye içten içe bir durum da söz konusu.

Osman Karakülah: Eril düşüncenin sözlerinden bahsetmişken bir de davranışlardan bahsetmek istiyorum. Her kadın aslında toplumun etiketlediği bir kadın Scrabble’da. ‘Köylü’, ‘şehirli’, ‘okullu’, ‘yollu’, ‘çocuk gelin’… Ve bu etiketi benimsemiş olan kadınlar birbirlerine karşı yine toplumun eylem düzenekleri ile hareket ediyor, örneğin aşağılıyor, emirler veriyor. Filmindeki bu kadınlara neden böyle bir eylem alanı yarattın?

Merve Gezen: Evet filmde kadınlar arasında hem yaş skalasında hem de sosyo-ekonomik açıdan bir farklılık var. Bu bilinçli bir tercih. Burada göstermek istediğim ister genç, ister yaşlı, ister zengin, ister fakir ol, bu ülkede kadınlar şiddete maruz kalıyor; hem de her gün, her saat her dakika! Örneğin CEO olan kadın köylü kadını sürekli aşağılayıp onu beğenmiyor ama netice kendi trajik sonu da köylü kadınıyla aynı.

Osman Karakülah: Eğer filmine başka birinin gözleri ile baksaydın klişelerden ve ‘stereotype’lardan söz eder miydin? (şehirde yaşamayanlar gerçekten de ‘fişki’ mi diyor mesela). Çünkü çocuk yaşta evlendirilen kızın bir kar topu efekti ile bir çığ yaratıyor oluşu ilk sahnedeki sandığa konulan objelerde gizli olsa da aslında çok ince bir çizginin üzerinde ilerliyor film. Her kadını nasıl çizgiye dikkat ederek yarattın biraz bahseder misin?

Merve Gezen: Klişesiz bir hayat var mı? Gerçekten soruyorum bu soruyu. Eğer plazada çalışan üst düzey bir yöneticiysen kot pantalon spor ayakkabıyla işe gidemezsin, eğer üniversite sınavına hazırlanıyorsan test çözersin; köylü kadınıysan tarlada çalışırsın vs. Bu arada gerçekten tanıdığım bir köylü kadını “fişki” dediği için filmde de “fişki” diye kullandım. Dikkat ederseniz her kadının kendine ait bir objesi var ve bu objeler onların kişiliklerini ve yaşadıkları hayatları temsil ediyor. CEO’nun son model bir cep telefonu, hayat kadınının törpüsü, köylü kadınının  tespihi, öğrencinin test kitabı, çocuk gelinin ise okuduğu kitap. Zaten çocuk gelin bu objeleri çeyiz sandığına koyup üstünü beyaz tülbentle örttüğünde bir nevi onları kefenleyip tabuta koymuş oluyor.

Osman Karakülah: Bir erkek birey olarak aslında çok büyük laflar etmek istemiyorum bu film üzerine. Çünkü filmin bütün tesir alanı çok özel ve çok tutkulu. Sen kendi cümlelerinle filmi tanımlar mısın? Filmin esansını biraz anlatır mısın?

Merve Gezen: “Scrabble” söylenmek istenip de söylenemeyen ama her zaman bildiğiniz, duyduğunuz, tanık olduğunuz şeylerin kara mizahla anlatıldığı bir film. Ya da gazetede her gün üçüncü sayfada gördüğünüz, ilk başta büyük bir dikkatle okuduğunuz ama sonrasında alışıp sıradan, gayet normalmiş gibi  -ama kesinlikle normal olmayan!- saydığınız haberlerin, olayların üç boyutlu mizahi bir temsili diyebiliriz.

Osman Karakülah: Son olarak Merve’yi ileride nasıl projelerde göreceğiz, sabırsızlıkla yeni işini beklediğimiz yönetmen bizi nerelere götürecek biraz ipucu verir misin?

Merve Gezen: Şu an üzerinde çalıştığım bir kısa bir de uzun metraj film projeleri var; söylemek istediklerimi sinema ile dile getirdiğim için ikisini de çok büyük bir heyecanla hayata geçirmeye çalışıyorum ve tabi ikisi de yine toplumsal konular üzerine.

Osman Karakülah: Bu keyifli röportaj için çok teşekkürler.

Merve Gezen: Bu güzel tespitler ve sorular için ben teşekkür ederim.

Haber Resimleri